İzleyiciler

1 Ocak 2016 Cuma





" 20 li yaşlarda hayat baş döndürücü bir hızla geçiyodu. Yapacak o kadar çok iş, ulaşılacak o kadar çok hedef vardı ki. İnsan tüm konsantrasyonunu bunlara veriyor, yaşamın ve gençliğin sessizce el değmeden yanı başından akıp gittiğini fark etmiyordu bile. Bu yaşlarda hayatlar yarına odaklı yaşanıyordu.Yarın ve sonraki günler her şeyin çok güzel olması için. O zamanlar insan kazanılacak para ve ünün mutluluğun anahtarı olduğunu sanıyordu.Yarının tarihi belli değildi aslında ertelenmiş bir gündü yarın. İşte o yarında gerçek anlamda yaşanmaya başlanacaktı."






Isınan havanın güzel kokusunu  derince içine çekti. Bir şey eksikti yine. İyot kokusu. Denizle haşır neşir yıllardan  sonra yaşamaya başladığı Ankara Nil'i boğmuş adeta  kurutmuştu. Denizi olan bir yerde yaşamanın ayrıcalık olduğunu düşünüyordu ama Ankara'da geçirdiği bunca yıldan sonra bozkır iklimine de alışmıştı. Bozkırın ilk baharı da yazı da  başka bir güzel oluyordu.İlkbaharda her yer rengarenk gelincikler, kır çiçekleriyle dolardı. Öbek öbek kıpkırmızı gelinciklere alışmış olan Ankaralılar Ankara'da bunca çeşit renkte gelincik olduğunun farkında bile olmazlardı. Varsa yoksa AVM ler. Kırsal alan zaten yok denecek kadar azdı. Oralar da mangal ve Ankaralı Turgut hayranlarıyla dolardı .Burada varoş yaşam tarzını benimseyenlerle entellektüel kesim arasında keskin sınırlar vardı. Ankara'da yeni tanıştığınız birisi adınızdan önce nerede oturduğunuzu sorardı.






Bruce Lipton, “ tıp hala newton fiziğine inanıyor!100 yıl öncesinden kabul görmeye başlamış kuantum fiziğinin ispatladığı  görünmez şekillendirici alanları reddediyorlar” diyordu
Doktor olmasına rağmen tıp bilimini tam olarak pozitif bilim olarak algılayamamıştı. Hep eksik birşeyler kalıyordu sanki.

Binlerce yıldır bilim adına yapılan yobazlıklar her zaman kendisini tekrar etmiş durmuştu.Üstelik bilim gerçek olandı.Tamam matematik kimya fiziğin yasaları vardı ve hiç şaşmıyordu.Ama insan ve ruhunun da mı yasaları vardı? Vardı belki ama bu yasalar tam olarak çözülebilmiş miydi? 10 yıl öncesi göklere çıkarılan tedavi yöntemlerinin 10 yıl bile dolmadan tamamen hurafe kabul edildiği bir bilim ne kadar pozitif olabilirdi ki?






"Mutluluk neydi ki? Var mıydı ? Yoksa yalnızca bir ütopya mıydı? Gerçekten mutlu insanlar var mıydı? Herkesin yaşam amacı mutlu olmaktı ama mutluluğu hangi yolda ilerlerse bulacaklarını  bilemiyorlardı.  Bir labirentte peyniri bulma umuduyla önlerinde açılan bir sürü yol arasında seçim yapmak zorunda kalan fareler gibi koşturup duruyordu insanlar da. Belki de bu yolların hiçbirinin sonunda peynir yoktu. Şanslı olan bazıları peynire benzer şeyler buluyorlardı, ama buldukları şey iştahlarını kesmiyor aramaya devam ediyorlardı. "